Son Dakika

Erdem Bayazıt​​​​​​​: İslam kültüründe hac

5 Mins read

İslâm kültüründe hac insanlık için sosyal ve kültürel, siyasal ve ekonomik, ruhsal ve uhrevi açılardan hangi düşünce ve amaçları ifade etmektedir?

Hac Allah’ın emridir. İslâm’ın 5 şartından biridir. Tayin edilen vakitte Arafat’ta bulunmak ve usulü dairesince Beytullah’ı ziyaret ve tavaf etmektir. Siz diyeceksiniz ki: “Bunları her Müslüman bilir, niçin tekrar etmek ihtiyacını hissettiniz?” İşaret etmek, anlatmak istediğim husus şu: 19. yüzyıldan itibaren Müslümanlar, daha çok Batı düşüncesinin etkisiyle, yani rasyonalist, pozitivist, pragmatist ve bu gibi diğer cereyanların etkisi ile, İslâm’ı asıl maksadının dışındaki özellikleriyle ifade etmek gayretine girdiler. Kanaatimizce bu çok çok tehlikeli bir yaklaşımdır.

Nedir hayatın gayesi? Cenab-ı Allah, “Sizi sadece kulluk edesiniz diye yarattım” diyor. Hac kulluk idrakinin en somut biçimde tezahürünün nihai durağıdır. Ne kültürel, ne siyasal, ne sosyal ne de ekonomik bir amaç! Sadece kulluğun Alemlerin Rabbine arzı. “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. La şerike leke lebbeyk. İnnel hamde vel niğmete leke vel mülk lâ şerike lek!” Bunu, ivazsız garazsız, tam ihlas ile böyle bilip kabul ettikten sonra, Haccın sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik vesair bakımlardan ne gibi neticeleri hasıl oluyor diye bir araştırmaya elbette girmek mümkündür. Bu gibi tezahürler ibadetlerin niyet ve gayesi ile ilgili değildir. Belki kulluğun yerine getirilmesinden hasıl olan bir berekettir. Nâmütenahî bir berekettir. Aklımıza gelen gelmeyen sayısız faydalar hasıl olabilir. Dünyanın dört bir tarafından gelen, değişik dilleri konuşan Müslümanların tanışıp kaynaşması, kültürel alışveriş, mezhepler arası müsamaha ve hazım, bölgesel sorunlara vukufiyet, ırk taassubunun izalesi, İslam kardeşliğinin daha somut bir biçim de idraki, ekonomik sirkülasyon, tarih şuurunun bizzat yaşayarak kazanılması ve bunlar gibi şu anda akla gelmeyen daha birçok hususlar sıralanabilir.

Haccın düşünce planında ifade ettiği hususlar pratikte ne ölçüde gerçekleşebiliyor? Söz gelimi her yıl Kâbe çevresinde şu kadar yüz bin veya milyon Müslüman toplanıyor ama bu olay, İslâm ülkelerinin çeşitli alanlarda arzulanan boyutlarda iş birliğine ne ölçüde katkılar sağlayabiliyor?

Mahşerden önce yaşanan bir mahşer, bir hesap günü provası! İşte yaşadığım haccın en kısa özeti. O güne kadar İslam adına kazandığım bütün müktesebat, gerek bu dünyaya, gerek tarihe-geçmişe, gerek bu güne, gerekse öbür dünyaya ait tüm muktesebat, yer yer ancak bir resim, bir imaj olarak hissedebildiğim şeyleri zaman zaman somut biçimde hissettim, gördüm, yaşadım. Hiç şüphesiz hac emrini yerine getiren herkes bunu nasibi kadar yaşıyor, kabı kadar o hakikatten payını alıyor. Sanırım haccın asıl hikmeti de burada. “İslam ülkeleri arasında arzulanan boyutta iş birliği” diyorsunuz!

Evet, Mısırlılarla da konuştum, Musullularla da konuştum, Sudanlılar, İranlılar, Afganlılarla da konuştum, Afrika’dan gelenlerle, Avustralya’dan gelenlerle, Asya’dan, Avrupa’dan gelenlerle de tanıştım. Mescid-i Haram’da, Ravza-yı Mutahhara’da otururken İslam alemini düşünmedim mi? Düşündüm. Ümmetin sorunlarını konuşmadık mı? Konuştuk. Ama bunlar yemek yemek gibi, otobüse binmek gibi, çarşıya pazara çıkmak gibi, günlük, alışılmış işler niteliğindeydi benim için. Benim için yeni olan Kâbe’yi tavaftı, Arafat’ta Vakfeye durmaktı, vakfeden sonra ümmetin gözlerinden boşanan yaşlardı, Müzdelife’den Mina’ya seller gibi akış, şeytan taşlarken ki vecddi!

Ne ana, ne baba, ne evlat, ne mal, ne mülk, ne parti, ne siyaset! Aman sineği öldürme, aman yeşili kopartma! İşte Hicret yolu, işte Mescid-i Kuba, İşte Mescid-i Cuma! Bak, dinle! Duyabilir misin Uhud şehitlerinin seslerini! Bâkî kabristanında hüccaca rehber olarak Resulullah’ın ashabını selamlayan Medineli çocuk, sen tarih misin? Benim için yeni olanlar bunlardı.

Şimdi esas sorunuzu cevaplayayım: Her hac dönemi, ümmet olabildiğimiz nispette, kulluğumuz ölçüsünde, İslam ülkeleri aracında iş birliğine katkı sağlıyor.

Asr-ı Saadet dönemindeki hac ile sonraki yüzyıllarda ve günümüzde ifa edilen hac sırasında bazı farklılıklar bulunduğu söylenebilir mi? Bilinçsizce veya maksatlı anlam ve amaç deformasyonu yaşandığı iddialarını nasıl karşılıyorsunuz?

Herhalde bazı farklılıklar var. Mesela ümmetin şikâyetlerini dinleyen bir emir yok. Mesela valileri sigaya çeken bir Halife Ömer nerede! Gerçi o zamanlar Mekke-yi Mükerreme’ve, Medine-yi Münevvere’ye iki katlı ev yaptıranları taşlayan Ebu Zerr Gıfârîler olduğu gibi, bugün Mescid-i Haram’ın etrafını gökdelenlerle kuşatanları kınayanlar yok değil! Ama çölde arsa kalmamış gibi Peygamberimizin bizzat kazdığı “Hendek”i doldurup üzerine mahalle kuran bir Suud idaresi herhalde yoktu. Gerçi “Haccaclar her zaman olmuştur” diyeceksiniz. O da doğru! Velhasıl imtihan sürüyor.

Toplumumuzda hac ibadetini yerine getirmek isteyenlerin ne gibi sorunlarla karşılaştığını gözlemliyorsunuz? Hangi çözümleri önerirsiniz?

Haccı kısıtlayıcı mevzuat büyük cinayet. Hac için vize mecburiyeti büyük cinayet. Hac seyahatini “tekele bağlamak büyük cinayet. Üç ay evvelden, beş ay evvelden parasını yatırmayanlar hacca gidemez kuralını getirenler, o tarihten sonra imkân bulup da hacca gidemeyenlerin vebalinin hesabını asla veremezler.

Ülkemiz için konuşacak olursak, Diyanet İşleri Başkanlığı turizm işletmeciliğine özeneceğine, hacı adaylarının haccın mahiyeti, şartları, sıhhati hakkında daha çok aydınlatılması, kafile rehberlerinin daha iyi seçilmesi ve eğitilmesi, konak yerlerinde temizlik işlerinin, yolculuk esnasında sağlık organizasyonunun her konuda danışma hizmetlerinin daha iyi verilebilmesi için harcamalıdır imkânlarını.

Ülkemizde de özellikle Malezya ve Endonezya’da gayet güzel tatbik edilen örneğe uygun biçimde “Hacc Sandıkları” kurulsa çok faydalı olur kanaatindeyim. Mahdut gelirli Müslümanlar hac için yaptıkları tasarrufları bu sandıkta toplarlar, biriken tasarruflar toplam için hayırlı yatırımlara kanalize edilir ve nemalandırılsa, bugün için bir anda hac imkânı bulamayanlar da imkâna kavuşmuş olurlar.

Hac ibadetini yerine getirdiği için Hacı olarak anılan insanlarımız toplumsal çevrede nasıl karşılanıyor? Olumlu ve olumsuz tepkiler üzerine düşünceleriniz?

Müslümanlar, Hacılara hürmet ediyor. Münafıklar ve kafirler ise; insanlık hâli hacılardan zuhur edebilecek bazı ahlaki zaafları, hac müessesesine ve doğrudan İslâm’a hücum için bir bahane sayıyorlar. Tabii aslolan hacıların arınmışlıklarına, tevbelerine gölge düşürmemeleridir.

Erdem Bayazıt
Mavera dergisi, 128. sayı
Kaynak: https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/erdem-bayazitislam-kulturunde-hac-h48912.html

Benzer İçerikler
Son Dakika

Hatipoğlu’ndan su indirimi ve yatay mimari müjdesi

2 Mins read
AK Parti’nin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nebi Hatipoğlu, ulusal bir televizyon kanalında gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un konuğu oldu. Ersoy’un yerel seçim…
Son Dakika

Odunpazarı’nda şubat ayı meclis toplantıları başladı

1 Mins read
Gerçekleştirilen meclis toplantısında 5 gündem maddesi görüşüldü. Görüşülen gündem maddelerinden biri Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü 91 No’lu Orman Kadastro Başmühendisliği’nin 08.01.2024 tarih…
Son Dakika

ÖZEL'DEN İYİ PARTİ'NİN BİLLBOARDLARININ İBB TARAFINDAN ENGELLENMESİNE:“GEREKLİ MÜDAHALEYİ YAPARIM”

7 Mins read
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kültür merkezi açılışındabasın mensuplarının sorularını yanıtladı. Genel Başkan Özgür Özel, İYİ Parti Genel…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir