Dünya üzerinde 1 milyondan fazla vefatın viral hepatitler sonrasında ortaya çıkan siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle gerçekleştiğini belirten Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Oğuz, “Bu hastalığa neden olabilecek virüsler günümüzde A’dan E’ye kadar beş tip olarak sınıflandırılırsa da kronik karaciğer hastalığından sorumlu virüsler B, C ve D virüsleridir” dedi.
‘Dünya Hepatit Günü’ kronik karaciğer hastalığı, siroz ve karaciğer kanserine neden olarak hastalık ve mevte yol açan viral hepatitlere dikkatimizi çekmek ve farkındalık oluşturmak üzere belirlenmiş bir gündür. İnanç Hastanesi Gastroenteroloji Kısmı Uzmanı Prof. Dr. Dilek Oğuz, bahse ait yaptığı yazılı açıklamada, dünya genelinde çocuklarda akut hepatite neden olan ve bilinen virüslerden olmayan akut hepatit olayları ile karşılaşıldığını söyledi. Prof. Dr. Oğuz, “Çocuklarda, gençlerde ve yetişkinlerde binlerce virüs akut hepatite yol açmakta ama bunların bir kısmı belirtisiz geçirilmektedir. Lakin kimileri bilhassa de bilinen A-E virüslerinin neden olduğu akut hepatit olayları 2019 yılında dünya genelinde 78 bin vefata sebebiyet vermiştir” dedi.
‘SİROZ VE KARACİĞER KANSERİNİN EN SIK NEDENLERİNDEN BİRİSİ’
Prof. Dr. Oğuz, dünya üzerinde 1 milyondan fazla mevtin viral hepatitler sonrasında ortaya çıkan siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle gerçekleştiğini söz ederek, “Bu hastalığa neden olabilecek virüsler günümüzde A’dan E’ye kadar beş tip olarak sınıflandırılırsa da kronik karaciğer hastalığından sorumlu virüsler B, C ve D virüsleridir. Günümüzde B için yaygın kullanılan ilaçlar ile hastalık denetim altına alınmaktadır, C için ise bulunan yeni ilaçlar sayesinde büsbütün güzelleşme sağlanabilmektedir. Lakin hala ülkemizde bilhassa HBV halk sıhhati sorunu olmaya devam etmektedir. Ülkemiz B taşıyıcılığı açısından orta endemik ülkeler ortasında olup, B mikrobu hala karaciğer sirozu ve karaciğer kanserinin en sık nedenlerinden birisidir” diye konuştu.
‘SONU VEFATLA BİTEN HASTALIKLARIN ÖNÜNE GEÇİLEBİLİR’
Hem dünya genelinde hem de Türkiye’de B ve C’de yeni enfeksiyon oranının yüzde 90 azaltılmasının hedeflendiğini söyleyen Oğuz, şunları kaydetti:
“Ülkemizde 1995 yılından bu yana HBV aşısı rutin aşılama programındadır. Fakat ona karşın dünyada orta endemik ülkeler ortasında oluşumuz ve göç alan bir ülke olmamız nedeniyle bu hususun farkındalığını artırmak daha da değer kazanmaktadır. HBV aşısı uygulandığında insanlarda hayat uzunluğu koruyuculuk sağlanarak, sonu vefatla biten hastalıkların önüne geçilebilir. Bu nedenle aşı ve B mikrobu konusunda her yerde farkındalığın olmasına hala muhtaçlık vardır. C için ise oranı Türkiye’de az olmakla bir arada günümüzde tedavisinin mümkün oluşu nedeniyle bilhassa de riskli kümelerde taranmasını gerekli kılmaktadır. B, C ve D kan ve kan eserleri ile ve beden sıvıları ile bulaştığı için de toplumsal ve ferdî hijyen kurallarına uymak, aşılanmak ve hastalıkların farkında olarak vakit zaman sıhhat denetimlerinde olmak gereklidir. Hala teşhis almamış ve bulaştırıcı olabilecek ve teşhis aldığı halde de tedaviye ulaşamayan hastaların olduğu göz önüne alınırsa bunun kıymeti aşikardır.”